“Tamamlanmamış Kentsel Devrim” Kitabı Çıktı
Written by Ostim Radyo on Nisan 19, 2022
Eda Acara ve Mehmet Penpecioğlu tarafından derlenen ve kent kuramına dair yeni bir arayışın Türkiye’den ilk adımlarını atmayı hedefleyen “Tamamlanmamış Kentsel Devrim” isimli kitap okurlarıyla buluştu.
Eda Acara ve Mehmet Penpecioğlu tarafından derlenen “Tamamlanmamış Kentsel Devrim” kitabı, kent kuramına dair yeni bir arayışın Türkiye’den ilk adımlarını atmak üzere kentsel siyaset, kentsel sosyoloji ve kentsel coğrafya alanlarındaki yeni kuramsal tartışmaları saha araştırmalarından edinilen özgün verilerle okura sunuyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’nın okurlarla buluşturduğu kitap, Eda Acara, Esin Özdemir, Gül Tuçaltan, Hilal Kara, Mehmet Penpecioğlu, Mustafa Kemal Bayırbağ, Özge Erbaş, Seth Schindler, Sezen Savran tarafından kaleme alındı. Kitapta yer alan makaleler, kentsel siyasetten yönetişime, kentlerin dönüşümünden politik ekolojiye, kent planlamadan kentsel hareketlere kadar çeşitli alanlarda derinlikli nitel araştırmaları; coğrafyayı, mekânı ve gündelik hayatı çözümleyen yeni, eleştirel ve bütünlüklü bir çerçeve oluşturarak bir arada yorumlarken okuru da birlikte düşünmeye davet ediyor.
Kent Kuramına Dair Yeni Bir Arayış
Kolektif bir çabanın ürünü olan “Tamamlanmamış Kentsel Devrim”, Türkiye’de kentlerin değişiminin ardındaki toplumsal, siyasal ve ekolojik kökenleri çözümleyen; kent kuramına dair yeni bir arayışın Türkiye’den ilk adımlarını atmayı hedefliyor. 320 sayfalık kitap, kentsel siyaset, kentsel sosyoloji ve kentsel coğrafya alanlarındaki yeni kuramsal tartışmaları, saha araştırmalarından edinilen özgün verilerle okura sunuyor.
“Tamamlanmamış Kentsel Devrim: Günümüz Türkiye’sinde Kent, Kriz ve Gündelik Hayat”, bazı zorlu sorulara bir cevap olarak tasarlandı. Bu sorular: Türkiye kentlerinin gündelik sorunları çözümlenebiliyor mu? Güvencesiz ve sömürüye dayalı kentsel emek rejimleri, kentlerde meydana gelen çevre felaketleri, kent ve kır üzerinde büyük tahribatlar yaratan büyük ölçekli projeler, istisnai yasal düzenlemeler ve ayrıcalıklı imar hakları, kentlerin sınırsızca büyümesi ve dönüşmesiyle ağır hasar alan yaşam-mekân kalitesi gibi meseleler ne kadar çözümlenebiliyor? Bu meselelere karşı gelişen tepkiler ve hareketler ne ölçüde karşılık buluyor? Kentsel nitelik kazanmış ve iç içe geçmiş ekonomik, toplumsal ve siyasal krizler nasıl yaşanıyor? Kentler ve ötesindeki coğrafyalar, hangi ilişkiler, döngüler ve hareketler aracılığıyla dönüştürülüyor? Tüm bunlar gündelik hayata nasıl yansıyor?